İletişimin henüz anne karnında başladığı biliniyor.
Haliyle kökeni buraya kadar dayanıyorsa dünyadaki tüm canlılarla olan ilişkileri de etkileyen bir konu oluyor.
Sektörler bu iki konunun önemini kavramaya başladı. “iletişim ve ilişki”
Bu yeni normal dedikleri yeni düzen ve dijitalleşmenin bu kadar büyümesi en çok iletişim ve ilişkileri etkiledi.
Önceleri bu konuların; sadece kişisel gelişim, psikoloji vs. gibi alanların gündeminde olduğunu düşünürdüm.
Ancak; şu anda farkına vardığım; girişimcilik, marketing, dijital sektörlerde faaliyet gösterenler bu konularda kendilerini geliştirip sonra asıl konularına yoğunlaşıyorlar.
İlişkilerini sağlıklı bir iletişimle kurabilen herkes adeta efsaneler yaratıyor…
Çok karmaşık gözüken aslında çok keyifli ve kolay bir anlaşma şekli;)
Anlamı; seni farkettim, önyargısız seni dinliyorum, anlıyorum, sana değer veriyorum…
Manevi dedemi kız kardeşlerimle sık sık ziyaret ederdik ve her seferinde hepimize adımızla hoşgeldin.
Nasılsın? Var mı anlatmak istediğin bir şey? Bu sorulara herkes kendince cevaplar verirdi.
Dale Carnegie “Bir insanın ismi, herhangi bir dilde kendisine söylenen en tatlı ve en önemli sestir.” der.
Oysa insanların adlarına bir de sıfat eklemek bu sese unutulmaz nağmeler ekleyebiliyor.
Dedem bir gün yine bizi karşıladı ancak; bu sefer adımızın başına birer sıfat ekleyerek hoşgeldin dedi:
HOŞGELDİN!
Mutlu Side…
Güzel Hatice…
Sabırlı Mesude…
Cesur Fatma…
Kimse bunun ne anlama geldiğini sormadı.
Ancak şunu hiç aklımızdan çıkarmadık bize söylenen sıfatlar bundan sonraki hayatımızda etkisi olacak şeylerdi.
Ve bir misyon yüklemişti adeta…
Okul dönemlerimde ablam Mersin Hilton otelde büyük bir toplantıya katılmak için bilet almıştı.
Sonra bir anda aklına geldi birlikte gidelim dedi ve bir bilet de bana aldı.
Çok kalabalık bir salonda iyi giyimli, yakışıklı bir adam, ingilizce konuşmasına rağmen iyi bir diksiyona sahip olduğu anlaşılan ve çevirilerden anladığım kadarıyla iletişimin önemi ve bunun başarısındaki katkısı ile geldiği iyi hayat standartlarından bahsediyordu.
Ara verildiğinde bu konuşmacı misafirlerin arasında dolaşmaya başladı.
Sonra yanımıza geldi, konukların çoğunu rozetlerinden tanıdığı belli olan hafif bir gülümseme ile selamladı.
Kalabalıkla sohbet ederken ona çok dikkatli baktığımı fark etti ve yüzüm kızararak gülümsedim ve gözlerimi kaçırdım;)
Sonra yanındaki büyük rozeti olan hanıma beni göstererek küçük hanım misafir galiba dedi.
‘Aaa evet Hatice bugün ablasına eşlik ediyor’ dedi.
Adam yine aynı gülümse ile gözlerimin içine bakıp “bu yüzündeki sıcak gülümsemeyi hiç kaybetme Hatice.” dedi.
Çok şaşırmıştım! Oysa çok güzel gülen bir adamdı ve salonda neredeyse herkesin yüz ifadesi hep gülümseme doluydu!!
Aslında bana şu mesajı vermişti, sıcak bir gülümse iletişimi başlatır ve hayat boyu kaybedilmemesi gerekir.
Geçenlerde arkadaşımı ziyaret etmek istedim ve gittiğimde bahçede oğlu Yağız bisiklet sürüyordu.
Bildiğim kadarıyla arkadaşlarıyla iletişim problemleri yaşadığı ve onlara kötü davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle birçok okul değiştirmek zorunda kalmıştı…
Tam beni gördü kapıda ve hemen yanıma geldi kapıyı açamaya çalıştı ben de zili duymayan annesini aramak yerine onun neler yapabileceğini gözlemledim.
Bir yandan bahçe kapısından annesine sesini duyurmaya çalışırken bir yandan da zile basıyordu tam o anda bisiklet elinden kaydı ve ayağımın üstüne düştü hafiften bir yaralanma oldu.
Acımı unutup Yağız’ı izledim:
“Hatice abla çok özür dilerim, yaralandın, anneee Hatice ablam yaralandı ya açsana kapıyı”.
O minik çırpınışı, yüz ifadesi ile aslında Yağız bana şunları söyledi:
Sen değerlisin, ben istemeden de olsa da seni yaraladım, bir şeyler yapmam lazım, çok endişeliyim…
Aklıma dedemin güzel sıfatlarından biri geldi: “İyi Kalpli Yağız”…
Son yorumlar