Doğayla iç içe, börtü böcek, göl, akarsu içinde geçen zamanlar.
Eve girdiğim vakitler genelde uyumak, karnımı doyurmak ya da hastalanınca zorunlu bir evde kalış sürecine dönüşürdü.
Sık sık ateşlenip rahatsızlıklarım oluştuğunda teşhis genelde gün içinde yaptığım aktivite sonuçlarına bağlanır en geç 1 gün sonra ayaklanır yine kaldığım yerden devam ederdim.
Bu durum sıcak yaz aylarında kalmayı tercih ettiğimiz yayla olunca daha zorlu geçerdi ama orada da Selamet Anne kem gözlerin kötü enerjisine bu durumu bağlar uzun uzun dualar okur, temiz hava, bol gıda desteği ile iyileştirirdi er geç.
Ne zaman başımız sıkışsa, bir sıkıntı çöreklense yüreğimize, bir aydınlık arasak babam “Allah’tan iste” derdi.
‘Kuldan bekleme kul muhanettir; Allah onun hazinesi dopdolu isteyene verir’ derdi annem de…
Zaman geçip artık bambaşka bir hayata karıştığımızda bir gün uykumdan kulağımda yoğun bir çınlama sesi ile uyandım.
Anlam veremediğim bu korkunç ses sadece uykularımı değil gündüzümü de kabusa çevirirken, günlerce geçirdiğim uykusuz, yorgun günlerim sadece ruhsal yorgunluk vermemiş, bedenim de iyice zayıf düşmüştü.
Sonunda tıbben de bir çözüm bulamayınca ilk uçakla gitmeye karar verdiğimde sadece biri geldi aklıma babamın her daim güvenini ve sevgisini kazanmış, saygıda kusur etmediği nadide dostlarımızdan biri olan Seydi Abi’ye koştum.
Görünce bile sıkıntılı ruh halim huzura teslim olmuştu; sarıldım, ağladım, uzun uzun baktım ona hiçbir şey söylemedi sonunda; arkadaşlarımdan, okuduğum, okumadığım kitaplardan, yaptığım, yapmadığım davranışlara kadar meşguliyetlerimi konuştuk.
Birkaç saat içimi açan sohbetten sonra inançlara sarılmanın önemi, zarar veren kötü enerjileri uzaklaştırıp, iyi gelen ritüeller, bazı şeyleri eksiltip bazılarını artırmanın bana ne kadar iyi geleceğini anlattı…
Süreç içerisinde bütün bu tecrübesini bile ettiğimiz onca şey varken zaman zaman bundan uzaklaşıp umutsuzluğa kapıldığımızı gördüm.
Ta ki son 10 günü aşkın süredir ülke derin yangın acılarıyla sınanırken ilginç bir şekilde Ağustos ayında 40 derece üzerinde sıcaklıkların olduğu günlerin arasında başladı sağanak yağmur.
Bu sağanak sadece yangınları değil geride kalan külleri de yok edip cam gibi bir gökyüzü bırakmıştı ertesi sabaha.
“Bu topraklar efsunludur. Anadolu rahmandır.” demişti ünlü sanatçı.
Sırılsıklam olduğum aslında sadece sağanak yağmur değildi; sırılsıklam olduğum aynı zamanda o sınırsız hazineden verene olan teslimiyet, yağmur sonrası ortaya çıkan güneş gibi aydınlanmıştı…
Son yorumlar