Tabiatım böyle!

Şimdilerde ne kadar önemli bilmiyorum ancak; çok sevdiğim bir atasözü var.
“Asıl azmaz bal kokmaz.”
Uzun yıllar birçok farklı kademede çalışmış ve çalıştığı her yerde çalışkanlığı, dürüstlüğü ve cömertliği ile tanınan kadın bir yönetici ile ben de birkaç yıl birlikte çalışma imkanı bulmuştum…
Onunla tanıştığım andan son görüştüğümüz ana kadar tek bir kez bile bana zarar verebileceğini, yanlış anlayabileceğini, kötü duygular besleyebileceğini aklımdan geçirmemiştim; hatta öyle ki en hararetli tartışmalarımızın olduğu anlarda bile…
Buna karşın birçok organizasyonda doğal bir şekilde oluşan gruplaşma ortamı burada da fazlasıyla hissedilmeye başlamış, en iyi anlaştığım arkadaşlarımın çoğu zaman karşısında ve yanlı bir tutum sergilediğine tanık olmuştum!
Bu aramızdaki görünmez ve güvene dayalı ilişki kırgınlıklarla son bulsa da en yoğun tartışmamızın olduğu son anımızda aslında bu kadının hedefini anlamış ancak; onu haklı görememiştim.
Birlikte çalıştığımız süre içerisinde benimle iş dışında neredeyse hiç bir özel sohbet etmemesine rağmen yıllar sonra en zor günlerimizin birinde beni arayarak üzüntüme ortak olmuş ve ilk kez
“Beni bir ablan olarak her zaman arayabileceğini bilmeni istiyorum.” demişti.
Onun görev süresinin bitmesi ve aramızdan ayrılacağı netleştiğinde yoğun bir yönetim tartışması başladığında aramızdan hiç kimsenin aklına gelmeyen insanların bu göreve talip olduğunu duyduğunda o kibar ve iyi kalpli kadın gitmiş yerine tarihte geçen saray hanımlarının taht kavgalarını ateşleyen bir kadın gelmişti.
Üstelik en yakın arkadaşlarımın her zaman olduğu üzere karşısında tavır alırken net bir şekilde taraf olduğu kişinin de tüm var gücüyle yanında ve destekçisi olmuştu.
Bu yoğun yönetim tartışmaları gereksiz denebilecek kadar süre aldığından ilişkiler de çok yara almıştı.
Sözde benim bulunduğum taraf başka bir yönetim kademesiyle görevlendirilerek gönül alınırken; rakip olarak görülen ve bu hanımın destek verdiği taraf yönetimde kalmıştı!
Her şey bittiğinde birbirimize veda bile edemeyecek kadar örselenen ilişkiler sonunda beni odasına çağırarak şu kelimelerle bir de üstüne kırgınlığını dile getirmişti:
“Hiçbirine değil ama sana çok kırgınım!
Onca yıl bu alanda çalışmış, emek vermişsin, mücadele etmişsin!
Bütün bunları mesleğini ve bilgini yok sayarak kendine bile layık görmediğin bu görevi teknik olmayan birine verilmesi için mücadele ettin!
Her şeyi anlıyorum ancak; bunu anlayamıyorum!”
Benim bu kararı vermemin ardında yatan şeyin sadece vefa olduğunu bildiğini sanıyordum ki zaman içinde kararım konusunda yanıldığımı, onun kararının yanlışlığında halen aynı fikirde olmamı bir tarafa bırakarak!
Necip Fazıl Kısakürek’in sözlerinde anlam buluyorum “Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu!”

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir